İçeriğe geç
Anasayfa » Cilt Kuruluğu Egzamaya Sebep Olabilir

Cilt Kuruluğu Egzamaya Sebep Olabilir

Cilt her ne kadar sağlam ve esnek bir yapıya sahipse de, dış etmenlerden çok çabuk etkilenir ve bunu tüm cilde yayabilir.

Cilt üzerinde en sık karşılaşılan problem cilt kuruluğudur. Cilt kuruluğu erken teşhis edilip tedavi edilmez ise ciddi bir hastalık olan egzamaya dönüşebilir. Kullandığınız cilt bakım ürünlerine rağmen cildinizdeki kuruluğu gideremiyor iseniz, en kısa zamanda bir dermatoloğa başvurmanız sizin için yararlı olacaktır.

Çoğu zaman cilt kuruluğunun boyutu dışarıdan tam olarak anlaşılamaz. Bu nedenle de dermatolog tarafından çeşitli testler yapılabilir. Genel kontroller ve yapılan testler sonrasında da tedavi süreci işlemeye başlar.

Cilt kuruluğu kimlerde görülür?

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak kuru bir cilt oluşmaya başlar. Cildimizin üst tabakasının %10 luk kısmı sudan oluşmaktadır. Bu suyun azalması ile deride çatlama, kaşıntı ve kuruluk meydana gelir. Cilt kuruluğu genelde çok sık duş alan kişilerde görülmektedir.

Cilt kuruluğunun sebepleri nelerdir?

Cilt kuruluğuna sebep olan çevresel etkenlerin arasında; dar giysiler nedeniyle oluşan sürtünme, sıcak su kullanımı, çevre kirliliği gibi etkenler yer alırken,

Cilt kuruluğuna sebep olan hastalıklar arasında da; atopik egzama, kalıtımsal hastalıkların bazıları, sedef hastalığı, tiroit bezinin yeterli derecede çalışmaması, aşırı kilo kaybı yer almaktadır.

Cilt kuruluğunun belirtileri nelerdir?

Eğer cildinizde donuk gri beyaz bir renk hakimse, cilt kuruluğu başlamış demektir. İlerleyen dönemde deride gerilme, pul pul dökülme, deride pürüzlenme, çatlak ve yarıklar görülecektir. Tüm bunlarla birlikte başlayan kaşıntı sizi daha da rahatsız edecektir. Eğer bu tür şikayetlerinize rağmen cilt kuruluğunu kontrol altına alamazsanız, rahatsızlığınız egzamaya doğru ilerleyecektir.

Sizin cilt tipiniz kuru, yağlı, karma cilt tipinden hangisi?

Kuru ciltte, kepeklenme ve gerilme hissi ile birlikte kaşınma söz konusudur. Yağlı ciltte ise, özellikle sabahları ciltte parlama, gözeneklerde genişleme ve siyah nokta oluşumları söz konusudur. Karma cilt yapısında ise, özellikle yüzün belirli bölümlerinde yağlanmaya bağlı parlamalar görülür iken, bazı bölgelerinde de kepeklenme ve yer yer kuruma görülebilir.

Cilt kuruluğu vücudumuzun hangi bölgelerinde daha çok görülmektedir?

Cilt kuruluğunun oluşum sebepleri arasında su kaybından bahsetmiştik. Buna bağlı olarak da özellikle, kollar, bacaklar ve gövde de cilt kuruluğu daha belirgin gözlemlenir. Yüz bölgesi, vücudumuzdaki diğer bölgelere nazaran daha az su geçirmezdir. Bunda yağların (lipitlerin) büyük etkisi vardır. Sık sık duş alındığında doğal deri lipitlerinin oluşum süreleri kısıtlanmış olur. Yağ bezlerinin daha az olduğu bölgelerde de dolayısıyla cilt kuruluğu daha çabuk oluşmaya başlar.

Cilt kuruluğu yaşayan birisi önce cilt bakım ürünü mü kullanmalı yoksa dermatoloğa mı başvurmalı?

Cildinizdeki kurumanın boyutu ne olursa olsun, öncelikle bir dermatoloğa başvurmalısınız. Şikayetlerinizin boyutu tedavinizin hangi yönde ilerleyeceğini de belirleyecektir. Kimi durumlarda sadece nemlendiricilerle sorununuz çözüme ulaşır iken, kimi durumlarda da antihistaminik ilaçlar, topikal kortikosteroid kremler kullanmak gerekebilir. Bu gibi durumlarda rastgele ürün kullanmak son derece risklidir.

Cilt kuruluğu yaşayan kişiler ne tür ürünleri tercih etmelidir?

Yüzeysel olarak bu tür problemleri yaşayan kişilerin, cildi yoğun olarak nemlendiren ürünleri tercih etmeleri yararlı olacaktır. Ayrıca duş sonrası kullanılacak olan vücut yağları da, derinin nem kaybını engelleyecektir.

Cilt kuruluğu yaşayan kişiler beslenmelerinde nelere dikkat etmelidir?

Su hayatımızın vazgeçilmezidir. Bu nedenle su tüketimi mümkün olduğu kadar maksimum düzeyde olmalıdır. Yazın vücut terlediği için oluşan su kaybı, sizi su içmeye zorlar ama kışın ise bunun tam tersi olur. Bu nedenle de sıvı tüketimini alışkanlık haline getirmek cilt kuruluğunu en aza indirgememizde yardımcı olacaktır. Vücudun sıvı ihtiyacını illaki su ile değil, bitkisel çaylar ve doğal meyve suları ile de karşılayabiliriz.

Tüm bunların dışında beslenme alışkanlıklarımızı da yeniden kontrol etmeli ve mümkün olduğu kadar dengeli beslenmeye özen göstermeliyiz. Aşırı kilo kayıplarından kaçınmalı, meyve ve sebze ağırlıklı öğünleri tercih etmeli, yemeklerde de sıvı yağ tüketimine ağırlık vermeliyiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir